15 Temmuz 2008 Salı

DEPLASMAN MEKTUPLARI

Yazılacak pek çok şey arasında, sayfaya ismini veren “Deplasman Mektupları”ndan bahsetmemek olmazdı. Zaten buraya yazılanlar bir yönüyle herkese edilen bir hitap kıvamında olsa da, ortaya çıkış gayesine bakıldığında, gurbette, Okyanus Ötesi’nde ikamet etmekte olan şahsımın, memlekete pek de uzak sayılmayacak bir Vatan’da mukim bulunan bir dostuna atfen yazdıklarıdır. İki ayrı deplasmana giden iki ademoğlunun eskiye dayanan hukuklarının, araya giren mesafelere rağmen eski cevvalliğinden bir şey kaybetmediğini gösteren karalamalardır bir diğer deyişle.

Adamım, şu anda düşünüyorum da, birbirimizi yakından tanımadan geçirdiğimiz iki senenin ardından, bir gece vakti ufak şehrin sokaklarının tamamını birkaç defa arşınlayarak dertleşmeye başlamamız ve boşa geçmiş o iki seneden intikamımızı alışımızın galiba onuncu senesini idrak ettik birkaç gün evvel. Hatırlarsın, yine bir yaz zamanıydı; ama haziran olmak farkıyla. Öğlenki boğucu havanın muvakkaten köşesine çekilmesinin ardından, yerine gönderdiği munis havayla gündüz sıkıntı verdiklerinden özür dilercesine yel estirdiği rüzgarlı bir yaz gecesiydi. Geçtiğimiz sokaklara belki de ilk kez bu kadar yabancıydık. Etraftan o kadar soyutlamıştık ki kendimizi, adeta rüzgar hangi yönden kuvvetli eserse o tarafa doğru savruluyorduk. Birbirimize anlatacaklarımızı “çokluk” bildiren kelimeler ifade edemezdi. Sanki o gece aklımıza gelen her şeyi anlatmazsak, belki bir daha o fırsatı hiç yakalayamayacaktık. O gece hafızamın bir köşesinde hep duran bir zaman dilimi oldu. Belki de bu satırların varlık sebeplerinin başında o gece geliyordu. İki can dostu, o gece içlerindeki zehiri boşaltmazlarsa rahat edemeyeceklerdi. Zehirler, panzehirler akıtıldı; şifalar, dermanlar arandı; beklentiler, ümitler filizlendi.

Aradan geçen zaman ikimize yine aynı şehrin yollarını gösterdi. Payitaht’a yapılan yolculuk yine içinde birçok sır barındırıyordu. Senin zaten bir yar'ın ta o zamanlardan Vatan’a bağlıydı. Bense Araf günlerimi yaşıyordum. Sonra sen çok istediğin Vatan’ına gittin ve bir daha mülaki olabilmek için yine aynı sıcak yaz günlerini beklemeye başladık. Bir gün benim de yolum gurbete düşünce, birbirimizden uzakta olsak da farkımız kalmamıştı. Şimdi yine yaz günlerini bekliyorum sohbetine doymak için. Yüzümüzü aynı noktaya döndürmek, boğazımızdan aynı rızkın geçişini seyretmek ve nostalji sosu eşliğinde “o” anın hazzını çıkarabilmek.

Birbirimize fiziki uzaklık kesbettiğimiz bugünlerde ikimizde de çok şeylerin değiştiği aşikar. Lakin her değişimin yıkıcılığına rağmen, ortak hislerde, ufukta, gayede, sevdada ve fikirde bariz bir değişikliğin olmadığını ve inşallah hiç olmayacağını bilmek çok güzel.

Bu satırlarla birlikte hal-i pür melalilimi “alenen” anlatacağım günler de resmen başlamış oluyor. "Öz yurdumuz"a avantajlı bir skorla dönebilmek için geldiğimiz bu deplasmanda, senin gibi “deplasman tecrübesi” üst seviyede olan dostuma, gurbet denizinden bir avuç hasret sunmayı arzuluyorum klavyenin başına her geçişimde. Senin cevap yazmanı beklemeden göndermeyeye devam edeceğim ulakları. “Beklentisizlik” mefhumundan uzakta; çıkarın, ivazın, garazın yabancı birer nesne olduğu dostluğumuzun daha da güzel günler görmesi için...
O halde, vira Bismillah...